Thursday, August 16, 2012

Mim: En eski anı

Ve tekrar bir mimle karşınızdayım arkadaşlar. Bu seferki mim mikal zia'nın ürettiği ve ne zaman başlatacağını beklediğim bir mimdi ve başladıktan çok kısa bir süre sonra sağolsun hikaruivy beni şu yazısında mimledi. Tabi ben durur muyum? Atladım hemen "hemen bu gün yapıcam ben bunu!" dedim ama kolay mı ilk anıya gitmek? Zorladım beynimi baya bi ama ben zorlarken demet'im, canımcım da beni şu yazısında tekrar mimledi. Çok teşekkür ediyorum ve mime başlıyorum.

Herkesin söylediği bir şey olsa da ben de söylemezsem olmaz hani diyerek söylüyorum. Hatırlamamın imkansız olduğu anılarım var ama cidden imkansız ben daha aylıkken ya da yaşını yeni doldurmuşken olan şeyler. Artık bana ne kadar anlatıldıysa sanki hatırlıyormuşum gibi geliyor o anılar. Neyse ilk onlardan başlayıp yavaş yavaş ilerleme derdindeyim çünkü hangisi ilk hatırlamak baya bi problem.

Hatırlamamın imkansız olduğu ilk olay abim tarafından gerçekleştirilen "şeyma'yı öldürmeliyim" projesi. Abimle aramda 14 ay olduğunu düşünürsek onun daha "ilk erkek gözde" olmasına fırsat vermeden geldim dünyaya ve doğal olarak da bi kıskançlık oldu aramızda. İşte hatırlamıyor olmam gereken olay da tam olarak şu: ben beşiğimde mışıl mışıl melekler gibi uyurken oğuzun gelip üşerime oturması ki oğuz kocaman bir bebekti! Hatta oturması da yetmezmiş gibi karnım, göğüsüm ve bilimum nefes alamamamı sağlayacak yerlerimi ezip beni öldürmeye çalışması. Bu sırada annem nerdeydi? Garibim çocukların biri uyuyor diğeri de oyun oynuyor diye yemek yapmaya başlamış. Allahtan bir süre sonra "neden hiç ses yok" diyerek yanıma gelmiş yoksa şuan bu yazıyı okumuyor olurdunuz. Bunların benzerleri olarak 2 yaşlarımda bir de elime ütü düşürme anım var. Onu da hatırlamam mümkün değil ama var yani yapmışım böyle bi aptallık. Arada ütüyü abimin benim üzerime düşürdüğünü düşünsem de annem benim hatam olduğunu vurgular durur. Bunlar dışında bir sürü yine oğuz vs. şeyma var. E ben yürümeye başladıktan sonra tamam dedim bu kadar ezilmek yeter.

Hatırladığıma emin olduğum şeylerden biri aileme sorduğum sanırım ilk ahiret sorusu. Ben küçükken ama kaç yaşında başladı bu olay bilmiyorum yan apartmandaki benden 1 yaş küçük kuzenimin yanından hiç ayrılmazdım ve sene 1997 sonları yada 98 başları kuzenimin kardeşi olacağını öğrendim ve malum soru yengeye soruldu "neden karnında?" sonrasını pek hatırlamıyorum ama muhtemelen anneme yönlendirilmişimdir o sorunun cevabı için. Yine o olaya yakın zamanlarda evden kaçıp annemi deli etmiştim. Hatta o zamanki mantığım hala var. Ne mantığı mı? "Zaten sürekli gittiğim yer anneme söylemesem de olur" diyip evden çıkıp gitmek. Ama işte gittiğim tek bir yer değil ve annem de normal bi anne olarak çocuğu ortada yokken panik yapan biri. Yan apartmanda sürekli gittiğim 3 ev vardı ama annem hep beni endişeyle arardı...

Bunlar dışında evlerinden hiç çıkmadığım kuzenimle sürekli kavga ettiğimizi hatırlıyorum. İkimizin de bi özelliği vardı hatta. O çok kötü bir şekilde çimdikler ve tırnak atardı ben de ısırırdım. Kavgalar neden başlardı bilmiyorum ama istisnasız her gün kavga eder ve bir sonraki gün yine oyun oynamaya devam ederdik. Abimle de çok fazla kavga etmişliğim var ama bunlardan en iyi hatırladığım: bir gün ben uslu uslu oturup televizyon izlerken abimin gelip beni sinir etmesi üzerine evde bir kovalamaca olması ve ben artık onu yakalayamayacağımı düşündüğüm için ayağımdaki terliği çıkarıp ona atmam. Böyle tipik bi kavgayı yine hatırlıyorsun derseniz çocuk terlikten kaçmıştı. E benim havada süzülen minik ayak -ki bu yalan ben hiçbir zaman minik ayaklı olmadım- terliğim vitrin canımı kırıp içindeki bardakların arasında yerini alması. En azından işini bilen bir insanım da ağlayıp oğuzun beni çok kızdırdığını söyleyerek yiyeceğim azarı yarıya indirmiştim. Vitrin camını ben kırdım ama suça teşvik abim yüzünden olduğu için ben çok çekmedim.

Bunlar dışında sahne sahne anılarım var. Piknikte oyun oynama, gezme, çamlıcada fotoğraf çektirme, ablamla ilk kırtasiyeye gitme -ki ordan sonra ben önünü alamadım-, ilaç içmek istemediğim için kapılara tutunma, yine ilaç içmek istemediğim için burnumun tıkanması ama benim dişlerimin arasından nefes alıp direnmem, kapılara tırmanmamız-ki bu en büyük eğlencemizdi. hangimiz en çok çıkıcak ve en uzun süre duracak-, gençlik parkında arkamda kimse olmadığı halde biri beni itmiş gibi hissetmem ve taş merdivenlerden yuvarlanmam -izini hala dizimde taşırım-, yine kuzenimle elde bulaşık yıkamak için anneme yalvarmamız, harfleri ilk öğrendiğimde adımı yazmam vb bir sürü şey.

İtiraf edeyim ben bu yazıya başlamadan önce çok kısa bir yazı olur diye düşünmüştüm ama yine gevezeliğimi ortaya koydum sanırım. Neyse, mimlediklerime gelecek olursak: çocukluk travmalarıyla hepimizi kırıp geçiren burcu, ortanca çocuk travmalarından arada bahseden narsistprenses, küçükken nasıl çocukkar olduklarını merak ettiğim gökan ve umut, yazsın yazsın o yazmazsa olmaz dediğim tuğçe hadi canlarım kolay gelsin şimdiden.

not: gökan ve umut mim yapmayı sevmediğinizi biliyorum ama bunu mim olarak değil de geçmişe dair bi yazı olarak düşünürseniz olur bence.

No comments:

Post a Comment